Hiperandrojenizm
Erkeklik Belirtileri
Hiperandojenizm Nedir Ve İlgi
Tanımlamalar Nelerdir?
Hiperandrojenizm
yükselmiş bir plazma veya serum androjen konsantrasyonunu veya yüksek
androjen hormonunun biyolojik aktivitesinin belirtilerini tanımlar.
Hirsutizm
artmış
androjen hormon seviyeleri ile ilgili biyolojik aktivite belirtilerinin
klinik bir örneğidir. Hirsutizm yüz, göğüs, sırt, alt karın ve uylukların
üst kısımlarında koyu terminal kılların gelişimini belirtir.
-
Kıl
Büyüme Tipleri . Doğumda vücut yüzeyi üzerinde bulunan tüm kıl
folikülleri lanugo kılları olarak bilinen ince, pigmentsiz kıllardan
oluşmuştur. Yaş ilerledikçe vücudun bazı kısımlarında bu kıl folikülleri
androjen hormonlarının etkisi ile kalınlaşarak koyu bir renk alırlar. Bu
kalın ve koyu kıllara terminal kıl adı verilir. Kalan kıl folikülleri
villus kıllarına dönüşür ki bunlar terminal kıllardan daha incedir ve
onlar kadar koyu pigmentli değildir. Örneğin ön kol ve bacaklardaki
kıllar androjen stimulasyonuna cevap vermezler ve villus kıllarını
oluştururlar.
-
Hipertrikozis.
Villus tipi kılların aşırı gelişimi genetik faktörler ve fenitoin (dilantin)
gibi ilaçlara maruz kalma durumlarında görülebilir. Aşırı villus kıl
gelişimine hipertrikozis denir ve hirsutizm olarak kabul edilmemelidir.
Akne.
Kıl folliküllerinin komşuluğunda bulunan pilosebase bezlerinin enfeksiyonu
sonucu oluşan dermal abselere akne denir. Bu cilt lezyonları cilt yüzeyinde
veya dermis içinde bulunurlar. Dermisdeki lezyonlar püstüler akne olarak
adlandırılır. Androjenlerin pilosebase bez sekresyonlarını arttırma özelliği
nedeniyle, uzun süre şiddetli akne gelişiminden aşırı androjenik aktivitenin
sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Yüz ve sırttaki püstüler aknenin de artmış
androjenlere bağlı olduğu düşünülmektedir
Yağlı cilt.
Androjen stimulasyonuna yanıt olarak artmış
pilosebase bez salgıları sonucu aşırı cilt yağlanması olabilir.
Ses değişiklikleri.
Vokal
kordlar androjen etkisi ile kalınlaşır. Bu kalınlaşma irreversibildir.
Kalınlaşmış vokal kordlar ses tonunun azalmasına neden olur.
Erkek tipi vücut yapısı.
Androjen etkisi ile majör kas gruplarında (kol ve bacak kasları gibi)
hipertrofi görülür. Androjene yanıt olarak kas hücreleri sadece hacim olaak
artmazlar aynı zamanda sayıları da artar. Bu majör kas gruplarının
hipertrofisi ile erkek tipi vücut yapısı ortaya çıkar.
Erkek Tipi kellik.
Yaş ilerledikçe erkeklerde androjen hormonlarına bağlı olarak frontal
bölgedeki saçlarda ve aynı zamanda temporal bölgede ve kafa tepesindeki
saçlarda azalma görülür. Androjenlerin bazı bölgelerdeki kılların büyümesine
bazı bölgedekilerin dökülmesine sebep olması tam olarak açıklanamamıştır.
Klitorisin büyümesi.
Artmış androjen etkisine maruz kalma sonucunda klitoris büyümesi
görülebilir. Bu büyüme doza bağımlı bir olaydır ve irreversibildir.
Virilizasyon.
Virilizasyon androjenik aktivite sonucu, hirsutizme ek
olarak gelişen sesde kalınlaşma, erkek tipi vücut gelişimi, erkek tipi saç
dökülmesi, kliteromegali ve memelerde küçülme durumlarını tanımlar.
Androjenik Hormonlar Nelerdir?
Androjenik hormonlar terminal kılların büyümesini stimüle eden ses ve kas
yapısında değişikliklere, klitoral büyümeye ve meme hacminde küçülmeye neden
olan hormonlardır. En iyi bilinenleri testosteron ve androstenedion’ dur.
Dehidroepiandrosterone sülfat ise önemli bir androjen prekürsörüdür.
A.
Testosterone. Testosteron kadınlarda adrenal bez ve
overler tarafından eşit olarak üretilir. Bu iki yerdeki üretim dolaşımdaki
testosteronun %50’ sini oluşturur. Dolaşımdaki testosteronun geri kalanı
adrenal ve overlerden salınan androstenedion’ un periferde testosterona
dönüşümü ile oluşur. Kadında normal testosteron konsantrasyonu erkektekinden
çok düşük olup 20 ile 75 ng/dL arasındadır. Erkekte ise bu 300 ile 800 ng/dL
arasında değişmektedir. Testosteron en potent androjenik hormondur.
B.
Androstenedion. Adrenal bez ve overler tarafından eşit
olarak üretilir. Testosterondan daha az potentir. Ancak aşırı
konsantrasyonlarda androjenlerin biyolojik etkilerini gösterebilir.
C.
Dehidroepiandrosteron (DHEA).
DHEA ve sulfat formu (DHEAS) hemen hemen tamamen adrenal bez tarafından
üretilir. DHEA hızla metabolize olur ve bu nedenle düzeyinin ölçülmesi tam
olarak adrenal bez aktivitesini göstermez. DHEAS ile bunun tersine daha uzun
yarılanma ömrüne sahiptir ve ölçümleri adrenal bez aktivitesini gösterir.
Normal DHEAS değerleri 38 ile 338 mg/dL arasındadır. DHEA ve DHEAS androjen
prekürsörleri olarak bilinir.
Hiperandrojenizm
Tanısı Nasıl Konur?
A.
Fizik ve pelvik muayene.
Hiperandrojenizm eğer androjen fazlalığının biyolojik bulguları varsa
tanınabilir. Bu bulgular seksüel kıllarda aşırı büyüme, erkek tipi kellik,
sesde kalınlaşma, klitoris büyümesi, meme hacminde azalma ve erkek tipi kas
yapısı gelişimidir.
B.
Laboratuvar değerlendirmesi.
Hiperandrojenizm tanısında serum veya plazma androjenleri ölçümü
gerekebilir. Genellikle serum veya plasma testosterone ve androstenedion
ölçülür. DHEAS bir androjen öncüsüdür ancak genelde aşırı adrenal bez
aktivitesini tespit etmek amacıyla ölçülür. Testosteron metabolitlerinin
düzeylerine de bakılabilir. Dihidrotestosteronun bir metabiliti olan 3-androstenedio’
un üretiminin, 5 alfa –redüktaz enzimi aracılığıyla testosteronun
dihidrotestosterona dönüşümüyle korelasyon gösterdiği öne sürülmektedir. Saç
folliküllerinde bulunan bu enzimin artmış aktivitesinin dolaşımdaki
testosterona miktarı normal olduğunda hirsutizme sebep olabileceği
bildirilmektedir.
Hiperandrojenizmin Nedenleri Nelerdir?
Hiperandrojenizmin beş nedeni belirlenmiştir. Hiperandrojenemik kronik
anovülasyon sendromu, geç başlangıçlı adrenal hiperplazi, over veya adrenal
tümörler, Cushing sendromu ve idiyopatik veya ilaca bağlı gelişen
hiperandrojeni.
Hiperandrojenemik kronik anovulasyon sendromu. 1935
yılında Stein ve Leventhal amenoreik, obes, hirsut ve kistik overleri olan 7
kadın tanımladılar. Bu ilk tariften dolayı bu şekilde etkilenmiş kadınları
tanımlamak için Stein-Leventhal sendromu terimi kullanıldı. Etkilenen
hastalarda overlerde kistik değişikliklerin bulunması nedeniyle bu hastaları
tanımlamak için polikistik over sendromu veya polikistik over hastalığı (PCOD)
terimleri de kullanılmaktadır. PCOD’ li hastalarda aylık düzen içerisinde
bir dominant follikülün gelişimi ve her ay bir oositin atılması ile giden
düzenli folliküler gelişim rutin olarak görülmemektedir. Etkilenen
hastalarda folliküler gelişim ovulasyon ile sonuçlansa da follikülerin
sadece gelişimin ilk aşamasına kadar ilerlemesi yaygındır. Bunun sonucunda
bu hastalarda overian kortekste çok sayıda küçük folliküller veya “kistler”
bulunur. Bu etki PCOD bulunmayan ancak uzun süreli yüksek androjen
seviyelerine maruz kalan kadınların overlerinde de görülebilir. Bu inkomplet
folliküler gelişimine hiperandrojenik durumun neden olduğuna inanılmaktadır.
Bu gözleme dayanarak bu tip hastaları tanımlamada hiperandrojenemik kronik
ovulasyon sendroumu terimi kullanılmaktadır.
1.
Semptomlar. Hiperandrojenemik kronik ovulasyon
sendromlu hastalar hirsutizm, olgomenore, menoraji, obesite, infertilite ve
pelvik ağrı gibi semptomlar ile gelirler. Bunların hepsi veya bazıları var
olabilir. Virilizasyon etkilenen hastalarda yaygın bir semptom değildir.
2.
Patogenez. Hiperandrojenemik kronik ovülasyon
sendromunun sebebi bilinmemektedir. Hipotalamopitüiter aks bozuklukları,
ovaryan veya adrenal steroidojenik yolda bozukluklar olası açıklamalar
olarak ileri sürülmektedir.
a.
Bu
hastalarda hipotalamo hipofizier aks düzeyinde LH frekansında ve
amplitidünde artış kaydedilmektedir. Hiperandrojenemik kronik anovülasyonlu
hastalarda plazma veya serum LH/FSH oranında 1’ den 2’ nin üzerine artış
gözlenmektedir. Bu oranın artmasına hipotalamik gonadotropin releasing
hormon sekresyonundaki bozukluğun neden olduğuna inanılmaktadır.
b.
Hiperandrojenemik kronik ovulasyon sendromlu hastalarda over ve adrenalden
androjen salgılanmasında da artış gözlemlenmiştir. Bu teka hücrelerinin LH
tarafından uyarılmasına bağlı olabilir. Hastalarda artmış insulin rezistansı
vardır. Fazla insulin overdeki insulin benzeri büyeme faktörü reseptörlerine
bağlanarak LH’ nın teka hücreleri üzerindeki androjen uyarıcı etkisini
artırabilir.
c.
Adrenal
kaynalı artmış androjen salınımının da kronik hiperandrojenemik anovülasyon
sendromunun nedeni olabileceği ileri sürülmektedir. Bu hastalarda görülen
hafif DHEAS artışı bu teorinin kanıtı olarak bildirilmektedir. Ancak kronik
hiperandrojenemik anovülasyonlu hastalarda artmış androjen salınımına neden
olan adrenal bez enzimlerinin eksikliği ya da fazlalığını saptamaya yönelik
çalışmalarda ancak az sayıda hastada bu tür bozukluklar saptanmıştır.
Geç başlangıçlı adrenal hiperplazi.
Adrenal bir enzim olan 21-hidroksilaz (21-OH) progesteronu
deoksikortikosteron’a veya 17-hidroksilaz (17-OH) progesteronu
deoksikortizole çevirir. Bu enzim aktivitesindeki eksiklik kortizol
üretiminde azalmaya yol açar ve buna bağlı olarak hipofiz bezinden
adrenokotikotropik hormon(ACTH) salınımı artar. Artan ACTH adrenal glandı
uyararak deoksikortizolün prekürsörü olan 17-OH progesteronu artırır. 17-OH
progesteron, 17 alfa-hidrokilaz-17,20-desmolaz enzimleri ile androstenedion’
a dönüşür. Androstenedion 17-ketosteroid redüktaz ile testosterona dönüşür.
Artmış 17-OH progesteron düzeyleri adrenal glanddan androstenediol ve
testosteron salınımının artması ile sonuçlanır. Geç başlayan adrenal
hiperplazili hastalarda ACTH stimülasyonuna yanıt olarak artmış bazal 17-OH
progesteron ve adrenalden artmış 17-OH progesteron salınımı görülür.
Hiperandrojenemik hastaların yalnız %3-5’ inde kısmi 21 hidroksilaz
eksikliği vardır. Genel beyaz ırk popülasyonunda görülen parsiyel 21
hidroksilaz eksiklik yüzdesi de aynıdır. Bu nedenle geç başlayan adrenal
hiperplazi hiperandrojenemik kronik ovulasyon sendromunun sık karşılaşılan
bir nedeni değildir.
Androjen üreten over veya adrenal tümörleri. Androjen salgılayan over veya adrenal gland tümörleri
oldukça nadir görülür. Androjen üreten bir tümörün varlığından kilinik
bulgular temelinde şüphelenilir. Virilizasyon ve özellikle bunun hızlı
gelişmesi, androjen üreten tümörlerin varlığını gösterebilir. Serum veya
plazma testosteronunun >200nl/dL üzerinde olması ovariyan ya da adrenal
kökenli biyle bir tümörün varlığına dikkat çekebilir. DHEAS 1000 ug/dL
üzerinde ise bir adrenal androjen üreten tümör düşünülebilir. Virilize olmuş
ve testosteron düzeyi hafif yükselmiş bir kadında adneksiyal kitlenin palpe
edilmesi androjen salgılayan bir over tümörünü akla getirir.
Cushing sendromu.
Adrenal gland sekresyonunudaki artış aşırı ACTH stimülasyonuna yanıt olarak
veya adrenal glandın hiperfonksiyonuna bağlı olarak gelişebilir. Glandüler
hiperfonksiyon bu durumun nedeni ise bu durum Cushing sendromu ile
sonuçlanan adrenal hiperplazi olarak tanımlanır. Eğer tablo ACTH salgılayan
hipofiz adenomuna bağlı olarak gelişen artmış ACTH sonucunda ortaya çıkarsa
bu Cushing hastalığı olarak tanımlanır. ACTH sonucunda ortaya çıkarsa bu
Cushing hastalığı olarak tanımlanır. Cushing sendromlu hastalar aydede yüzü,
ensede yağ dokusunda artış (buffalo hörgücü), abdominal strialar, fasiyal
eritem ve gövdesel (trunkal) obesite ile kilink olarak kolayca tanınırlar.
24 saatlik idrarda artmış serbest kortizol düzeyi ve 1 mg dekzametazonun
oral yolla verilmesinden sonraki 12. Saatte açlık serum veya plazma kortizol
düzeyinin 5 ug/dL altında olacak baskılanmaması Cushing hastalığı olanlar da
MR ile hipofizin görüntülenmesi ve yüksek doz dekzametazon süpresyon testi
ile tanı konulabilir.
İdiyopatik ve ilaca bağlı hirsutizm.
İdiopatik hirsutizm, hirsutizmi olan ancak
hirsutizmin bilinen nedenlerini saptamak için yapılan standard laboratuvar
testlerinde anormal bulgu saptanamayan hastaları tanımlar. Çeşitli
çalışmalarda farklı oranlar bildirilse de genellikle %5-15 hastada idiopatik
hirsutizmden söz edilebilir.
1.
Hirsutizm hiperandrojenizmin biyolojik bir göstergesi
olduğundan, idyopatik hirsutizmli hastalarda spesifik bir androjen
yüksekliğinin olmaması basit olarak sorumlu androjen konusundaki bilgi
eksikliğini yansıtabilir.
2.
Alternatif bir açıklama, bu hastaların ciltlerinde
androjenlere karşı artmış hassasiyetin var olduğu şeklindeki hipotezdir.
İdiyopatik hirsutizmli hastalarda 5 alfa-redüktaz enzim aktivitesindeki
artışın normal hastalara oranla testosteronu daha fazla miktarda
dihidrotestosterona dönüştürdüğü ileri sürülmektedir. Başlangıçta bu
hipotezi destekleyen bir raporun varlığına rağmen sonraki çalışmalarda bu
sonuç gösterilememiştir.
3.
Bazen alınan ilaçlar hirsutizme neden olabilir.
Endometriozisin tedavisinde kullanılan ve testosteronun 17 alfa-etinil
türevi olan danazol ve hormon replasmanı için kullanılan metiltestosteron
hirsutizme neden olabilen ilaçlara yönelik iki örnek olarak verilebilir.
Hiperandrojenizmin Sonuçları Nelerdir?
A.
Hirsutizm ve akne. Hirsutizm hiperandrojenizmin sık
görülen bir sonucudur. Akne hiperandrojenizmin diğer bir direkt sonucudur.
Hastalarda şiddetli akneye karşı ters psikolojik reaksiyonlar görülebilir.
B.
Lipid değişiklikleri.
Hiperandrojenizmli hastalar kontrol grubuna göre azalmış HDL ve artmış LDL
kolesterol seviyelerine sahiptir. Lipid profilindeki bu değişimin nedeni
hiperandrojenizmin kendisinden çok hiperandrojenemik kornik anovülasyon
sendromlu hirsutik hastalarda sık olarak gözlenen insülin rezistansı
olabilir.
Hirsutizm Ve
Hiperandrojeneminin Tedavisi Nasıl Yapılır?
Hirsutizmli veya hiperandrojenemili hastaların tedavisi hirsutizmin nedenine
ve hastanın gebelik isteyip istememesine bağlıdır.
Hiperandrojenemik kronik ovülasyon sendromu. Tedavi
hastanın gebelik arzusuna bağlıdır.
Gebelik istenmiyorsa, tedavi yeni kıl gelişimini durdurmaya, var olanların
ortadan kaldırılmasına ve menstruel siklusu düzenlemeye yöneliktir.
a.Kombine
oral kontraseptifler. OKS’ ler dolaşan gonadotropin seviyelerini
azaltırlar ve seks hormon bağlayıcı globulin (SHBG) düzeylerini artırırlar.
Gonadotropinlerin azaltılması ovaryan androjen sekresyonunu azaltır. SHBG
artması ise dolaşan serbest testoseronu azaltır ve böylece kıl
follikülerindeki dihitrotestosteron miktarı azalır. Total ve serbest
androjen düzeylerinin OKS kullanımı ile azalması androjene bağımlı yeni kıl
büyümesini ve androjene bağlı akne gelişimini azaltır.
b.
Spironolakton. Orijinal olarak antihipertansif amaçlı kullanılan,
steroid yapısında bir aldosteron antoginistidir. Bunu kullanan erkeklerde
gelişen jinekomasti nedeniyle antiandrojen etkisi ortaya çıkmıştır.
Dihidrotestosteronun kendi reseptörüne bağlanmasını engeller, ayrıca 17-hidroksilaz
ve 17,20 – liyaz inhibisyonu yoluyla androjen sentezini önler. Günde 100-200
mg ile 6 aylık tedavi sonucunda terminal kıl çaplarında azalma ve yeni
terminal kıl oluşumunun önlenmesi gözlenmiştir. Fetusta eksternal genital
organ gelişimini olumsuz etkileyebileceği için cinsel olarak aktif
kadınlarda gebelik olasılığını önlemek için mutlaka ek bir kontraptif
yöntemle birlikte kullanılmalıdır.
c.
Flutamid androjenlerin kendi reseptörlerine bağlanmasını engelleyen non
steroidal yapıda bir antiandrojendir. Başlangıçta prostat hastalığının
tedavisi için geliştirilmiştir. 250 mgr/gün dozunda terminal kıl çaplarında
azalmaya neden olur ve yeni kıl gelişimini önler. Bu ilacı kullanan bazı
bireylerde ciddi hepatotoksisite gelişmiştir.
d. Finasterid tip II 5
alfa-redüktaz inhibitörüdür. Başlangıçta prostat
hipertrofisi ve kanserinin tedavisi için geliştirmiştir. 5 alfa-redüktaz’ ın
inhibisyonu ile kıl follikülünde dihidrotestosteron aktivitesini azaltır.
Tip I ve II olmak üzere iki çeşit 5 alfa-redüktaz vardır. Finasterid
tedavisi yeni kıl oluşumunu önlemesine ve terminal kıl çapında azalma
sağlamasına karşın, deride bulunan 5 alfa-redüktaz tipi olan tip I’ i tam
olarak inhibe edemez.
Eğer gebelik isteniyorsa.
Hiperandrojenemik kronik ovulasyon sendromlu hastalarda sıklıkla yardımcı
ovülasyon indüksiyonu yöntemleri gerekir. Bu yardım oral klomifen sitrat
veya gonadotropinlerin sistemik kullanımı ile yapılabilir.
-
Klomen,
Klomifen sitrat. Hipotamusda östrojenin kendi reseptörlerine
bağlanmasını engeller. Genellikle 50 ile 10 mg/gün dozlarında beş gün
süreyle uygulanır. Hastalar bazal vücut ısısı grafikleri, ultrasonografi
veya son tabletten 14 gün sonra alınan progesteron ölçümleri ile
montiorize edilerek ovulasyon gösterilebilir.
-
Gonadotropinler.
İntramusküler veya subkütan yolla verilen gonadotropinler direkt olarak
overi uyararak ovulasyonu sağlarlar.
-
Metformin.
İnsülin rezistansını düzenleyerek hızlı bir şekilde tedaviye yardımcı
olur.
Geç başlayan adrenal hiperplazi
1.
Bu
tanıyı alan hastalarda ovulasyonu sağlamak amacıyla glukokortikoidler
verilebilir. Bu tedavi ayrıca dolaşan androjenleri de azaltır. Bu nedenle
geç başlayan adrenal hiperplazili hastalardaki hirsutizm ve infertilitenin
tedavisinde glikokortikoidlerin uygulanması uygun tedavi şeklidir.
2.
Hiperandrojenemik kronik anovulasyon sendromlu hastalarda kullanılan
hormon tedavileri bu hastalarda da kullanılabilir. OKSDler veya
antiandrojenler bu grupta da hirsutizmin tedavisinde başarıyla
uygulanabilir. İnfertilitenin tedavisi için ovulasyon indüksiyonu sağlayan
ilaçlar kullanılabilir.
A.
Androjen salgılayan over ve adrenal tümörleri
genellikle cerrahi olarak tedavi edilirler. Tümör tipine bağlı olarak ek
kemoterapi ve radyoterapi gerekebilir.
B.
Cushing Sendromu. Cushing sendromuna neden olan
adrenal hiperplazinin veya cushing hastalığının tedavisi için hipofiz veya
adrenal bez cerrahisi gerekebilir.
C.
İdiyopatik hirsutizm. Hiperandrojenemik kronik anovulasyonlu hirsutik hastaların
tedavisinde kullanılan ilaçlar idiyopatik hirsutizmli hastalarda da
kullanılabilir.
Kaynak:
erciyes.edu.tr
Geri
Polikistik
over sendromu nedir
Gebelikte
Seks Ve Gebelikte Cinsellik
|