|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cinsellik |
|
|
Kadında
Eşcinsellik, Erkekte Eşcinsellik
Ve Transseksüelizm
|
Eşcinsellik Nedir?
Kişinin
cinsel ilgi ve isteğinin kendisiyle ayni cinsten kişilere dönük olduğu
cinsel yönelimin adıdır. Eşcinsel kelimesi, kendi cinsinden hoşlananlara
verilen genel bir addır. Erkek eşcinsellere (aynı zamanda tüm
eşcinselleri niteleyen) "gay", kadın eşcinsellere "lezbiyen" denir.
Sadece kendi cinsine yönelenlere "homoseksüel", hem karşı cinsine, hem
kendi cinsine yönelenlere de "biseksüel" denir. Kişilerin cinsel
yönelimlerindeki bu farklılıkların nedeni tam olarak bilinmemektedir ve
bu yönelimlerden herhangi biri hastalık ya da sapkınlık değildir.Genetik
ve psikososyal faktörlerin değişik derecelerde cinsel yönelimin
oluşmasında etkili oldukları kabul edilmektedir |
Bilimsel Açıdan Eşcinsellik, Lezbiyenlik
Eşcinsellik uzun
yıllardır bilim çevreleri de dahil olmak üzere bir kimlik bozukluğu,
hastalık, sapıklık gibi olumsuz ifadelerle tanımlanmıştır. Ancak bilimsel
olarak bakıldığında eşcinselliği benimsemiş ve bu kimliği ile barışık olan
grupta ruhsal sorunların ya da bir kimlik bozukluğunun olduğunu bildiren bir
veriye rastlanmamaktadır. Ancak eşcinsel kimliğinden kurtulmaya çalışan,
homofobik ya da baskı altında olan grupta ruhsal sorunlar heteroseksüellere
(karşı cinse ilgi duyanlara göre daha yüksek gibi görünmektedir. Günümüzde
eşcinselliği hastalık kabul eden ve tedavi etmeye çalışan yaklaşımlar etik ve
bilimsel olarak kabul görmemektedir. Bununla birlikte eşcinsel kişilerin,
özellikle gençlerin düşünce, duygu ve fantezilerinin “normal” olup olmadığına
ilişkin yoğun kaygıları olabilir. Cinsel yönelimlerinden dolayı dışlanma,
damgalanma, utanma, şiddet görme, cinsel tacize uğrama gibi sorunları
olabilir. Alkol-madde bağımlılığı, intihar girişimi ve depresyon gibi
sorunlar da eşcinsel / biseksüel bireylerde sık görülebildiğinden psikiyatrik
yardıma ihtiyaç duyabilirler.
Türkiye'de Eşcinsellik, Homoseksüellik ,Biseksüellik, Lezbiyenlik
Türkiye eşcinseller
açısından bakıldığında daha çok reddedici ülkeler grubuna yakın
görünmektedir. Bu tür toplumlarda "cinsiyet rolleri" kesin sınırlarla
ayrılmıştır ve kadınsı davranan erkeklere tepki vardır. Karşı cinse ait
davranışlar göstermekle eşcinsellik eş tutulur. Hatta maço kültürlerde
"aktif" rolde cinsel ilişki çoğunlukla erkek baskınlığının bir özelliği gibi
görülür ve "pasif" roldekiler eşcinsel olarak nitelenir. Birçok eşcinsel,lezbiyen,
ülkemizde hala çok önemsenen evlilik, çocuk sahibi olmak, din ve ahlaki
değerlerin baskısı altında ciddi içsel çatışmalar ve sosyal baskılarla
karşılaşmakta ve kişi kendisini eşcinsel olarak nitelemekte bile güçlük
çekmekte, diğer bir deyişle "kendini bulma" süreci çok daha zor ve uzun
olmakta ve homofobik özelliklerin yerleşimi kaçınılmaz olmaktadır..
Eşcinsellik ile ilgili bazı yanlış inanışlar (Mitler)
Erkek eşcinseller
kadınlığa özenir ve kadınsı hareketleri ile kolayca tanınırlar.
Eşcinseller, erkeklerin (heteroseksüellerin) peşinde koşar.
Sadece pasif rolde cinsel ilişki kurarlar.
Sadece aktif rolde olanlar heteroseksüeldir.
Eşcinsel ilişkide anal seks kuraldır.
Evlendirilirse eşcinsel değişir, düzelir.
Cinsel Kimlik Bozukluğu ,
Transseksüelizm
Cinsel kimlik bozuklukları, kişinin biyolojik cinsiyetinden
veya cinsel rolünden devamlı bir şekilde rahatsızlık duyması ile belirlenir.
Kişide karşı cinsiyetten olma isteği ve ısrarı mevcuttur. Kendi biyolojik
cinsiyeti konusunda sürekli rahatsızlık duyma, bunun uygun olmadığını
düşünme, birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerinden kurtulmak isteme,
bunlardan kurtulma ve karşı cinsin özelliklerini kazanma çabalarıdır.
Sıklıkla çocuklukta ortaya çıkar, ergenlik döneminde
belirginleşir. Erişkinlik döneminde hatta evlenip çocuk sahibi olduktan sonra
bile başlaması olasıdır.Transseksüeller aseksüel, homoseksüel veya
heteroseksüel olabilirler.Nadir olmakla birlikte erkeklerde daha sıktır.
Erkek/kadın oranı 2.5 olarak verilmektedir. Depresyon ve intihar girişimleri
ile çocukluk dönemlerinde cinsel kimlik sorunu öyküsü sıktır. Anne-çocuk
ilişkisinden kaynaklandığı düşünülür. Çözümlenmemiş ayrılık anksiyetesi; bazı
erkeklerde babanın mesafeli ve pasif, annenin ise güçlü biseksüel özellikler
göstermesi; bazı kadın transseksüellerde ise annenin yetersiz olması
etiyolojide önemlidir. Doğum öncesi estrojen ve progesteron seviyesi
değişikliklerinin nöral değişikliklere neden olması ile kromozomal
bozukluklar da tartışılmaktadır.
Sigmund Freud'un Yorumu İle Eşcinsellik Nedir?
Freud'un cinsellik
kuramı, bizi, eşcinselliğin insan doğasında bulunduğu iddiasına
götürebilecek kapasitededir, ama onun bulguları sadece bununla sınırlı
olmayıp, bizi daha geniş ve çarpıcı sonuçlara götürmektedir. Özellikle
yetişkinlerin cinsel yaşantısını çözümlemek amacıyla incelediği çocukluk
cinselliğinde Freud, ilginç bulgulara varmıştır. Şöyle ki; çocuklarda en
baştan beri, pek çok yönden normal sayılandan farklılık gösteren zengin bir
cinsel yaşam mevcuttur. Çocuğun cinsel yaşantısında, cinsel nesne olarak
karşı cins kadar kendi cinsinden insanlar, hatta yakın kan akrabaları ve
hayvanlar da eşit konumdadır. Yani bu dört grupta saydıklarımız, çocuk için
cinsel nesne olma özelliğine sahiptir. Pratikte bu her zaman doğrulanmıştır.
'Tiksinme' duygusuna doğuştan sahip olmayan çocuk, buna bağlı olarak
yetişkinlerin 'tabu' saydıklarına hiçbir tiksinme duymamaktadırlar (Freud'a
göre, uygar dünyadaki tabu kavramının temellerinden birisi de tiksinti
duygusudur. Tiksinme ise eğitimle sonradan edinilen bir duygudur.). Freud bu
yüzden -yetişkinlerin "saflığın timsali" olarak nitelendirdiği- çocukları
"çok yönlü sapık"olarak tanımlamaktan çekinmemiş ama dönemin tutucu
kesimlerince, kendisi hakkında bir karalama kampanyası başlatılmasına da
engel olamamıştır. Ne var ki, kitleleri şoke eden bu görüşler, zamanla
ortalığın durulmasıyla soğukkanlı değerlendirmelere konu olmuş ve batı
dünyasında bir dönüşüm başlatmıştır. Çocukların kendi başlarına
bırakılmaları halinde veya baştan çıkarıcı etkilere maruz kaldıklarında
şaşılacak ölçüde tabu dışı eğilimlere yöneldiklerini tespit eden Freud, ama
yetişkinlerin, çocukların cinsel sergilemelerinin bir kesimini abartmaya
diğer kesimini ise yadsıyabilsinler diye gizlemeye çalıştıklarını söyler.
Öyle ki var olan bu baskılama, sanki bir kuram biçiminde yayılmıştır.
Halbuki bunlar bir çocuğun doğuştan yapısının göstergeleri olarak ve onun
sonraki gelişiminin nedenleri olarak son derece önemlidir. Çocukların cinsel
yaşamları ve genelde insan cinsel yaşamı hakkında bize bilgi verirler.
Çocukluktaki cinsel yaşantı incelemesinden cinselliğin önceden belirlenmiş
tek bir nesnesi olmadığını, bunun eğitimle edinilen bir dayatma olduğu
sonucuna varan Freud, ayrıca tabu dışı cinsel eğilimlerin normal insanların
cinsel yaşamından da ender olarak eksik olduğunu ve kendilerini açıkça
eşcinsel olarak adlandıranların sayısının da gizli eşcinseller yanında bir
hiç olduğunu belirtmektedir.Tabu dışı cinsel ilişkilere toplumun gösterdiği
nefrete de değinen Freud şu ilginç değerlendirmeyi yapmaktadır: "Sanki
insanlar onları baştan çıkarıcı buluyorlarmış ve en derinden bunlardan
hoşlananlara karşı gizli bir kıskançlığı bastırmak zorundaymışlar gibi."
Tabu dışı cinsel
eğilimlerin nevrotik olarak değerlendirilmesinin doğru olmayacağını belirten
Freud; "Eğer bu eğilim egoda hiçbir karşı çıkış uyandırmazsa hiçbir nevroz
da doğmaz ve libido gerçek bir doyuma ulaşır" demektedir. Fakat eğer ego bu
eğilimleri kabullenmezse, bunu çatışma izleyecektir. Bu değerlendirme
eşcinseller açısından 'kendisiyle barışık' olmanın önemine işaret
etmektedir.
Nevrozun kökeninde
cinsel doyumun engellenmesi olduğunu söyleyen Freud'a göre, ancak, eşcinsel
güdülerin bastırılması, doyumun engellenmesi eşcinsellerde nevroza yol
açacaktır. Doyumun engellenmesi ender durumlarda psikoza da yol açar. Öyle
ki Freud, paranoya hastalığının temelinde, düzenli olarak aşırı güçlü
eşcinsel güdülerin savuşturulma çabasının yattığını söyler.
Özetle psikanalize
göre, cinsel doyum, gerçek dünyada hiçbir engelle karşılaşmasaydı
eşcinsellik ve diğer tabu dışı eğilimler çok daha güçlü olarak ortaya
çıkabilirdi. Ancak baskılama nedeniyledir ki bu eğilimler yeterince açığa
çıkmamakta ve sanki istisnai durumlarmış yanılsamasını yaratmaktadır. Dahası
cinsel doyum engellendiğinden nevrozun, toplumda yaygın olmasına sebep
olmaktadır. Bu nedenledir ki Freud, yerleşik değer yargılarının, değerinden
fazla özveri gerektirdiğini ve yaptırımların dürüstlüğe dayanmadığının
apaçık düşüncelerle topluma gösterilmesi gereğini vurgulamıştır.
Tedavi İçin::
Eşcinsellik ile ilgili sorununuz mu var? Tedavi ve kalıcı çözüm mü
arıyorsunuz? Konunun uzmanı Psikiyatrist Uzm Dr. Aytül Gürbüz Tükel' e
aşağıdaki adres ve telefondan ulaşabilirsiniz.
Uzm Dr. Aytül Gürbüz Tükel
Akkavak sok. Polat Apt. No 38/11
Valikonağı cad. Nişantaşı. İstanbul
Tel: 0212 - 2197313
Konu ile ilgili daha detaylı ve güncel
bilgiler için ;
Geri
Orgazm
olamama
Gebe
kalmak için cinsellik
Cinsel
Uyarılma Bozukluğu
Gebelikte
Cinsel İlişki
Erkek
Kısırlığı Soru-Cevaplar
|
|
|
|
|
|
|
e-gebelik.net
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Site içi arama
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yakında
e-jinekolog.com
sitemizde
doğum, ameliyat youtube video
RESİMLERİ
FOTOĞRAFLARI
VİDEOLARI
GÖRÜNTÜLERİ
|
|
|