|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Vitaminler , Mineraller Ve Detoks Beslenme |
|
|
Detoks Beslenme Yöntemleri
Ve Faydaları
Havuç
detoks’da son derece önemli bir gıda maddesidir. Bu gıda maddesi A ve K
antioksidant maddeleri ile iltihaplanmayı baskılar ve toksik radikal
üretimini azaltır. A vitamini aynı zamanda vücut boşluklarını örten müköz
salgıyı artırarak bu salgı ile vücudun mikroplara karşı korunmasını sağlar.
Üretimine katkıda bulunduğu bu müköz salgı ile göz mukozasına zarar veren
keratin adlı maddenin üretimini engelleyerek göz hastalıklarına karşı da
korunma sağlar. Ayrıca antioksidanttır. Yani toksik radikal madde üretimini
azaltır. Kalsiyum’un kemiklere bağlanmasını kolaylaştırarak, sadece
iltihaplanmaya karşı değil kemik erimesi riskine karşı da korunma sağlar.
Kısaca A vitamini göz hastalıklarına, iltihaplanmaya, kalp ve damar
hastalıklarına ve enfeksiyonlara karşı korunma sağlayan çok önemli bir
vitamindir. Bu vitamini bol miktarda içerdiğinden dolayı havuç detoks etkisi
gösteren bir gıda maddesi konumundadır. Havuç suyunun beta karoten’inden ve A
vitamininden yararlanmak istiyorsanız içine 1-2 damla zeytinyağı koyarak
tüketin. Zira iltihaplanmayı baskılayan bu önemli vitamin yağda eriyerek
sindirilebilir ve etkin hale gelir. Havuçta bulunan K1 vitamini
ise kemik hücrelerinize kalsiyum’un bağlanmasını artırarak sizi kemik
erimesine karşı koruyan bir vitamindir. Havucun A vitamini ve domatesin
leukopen ve A vitamini, onları pişirmekle daha da aktifleşmekte ve etkili
hale gelmektedir. Buna karşılık, aynı gıda maddelerindeki C vitamini ise aynı
pişirme işlemi ile tersine yıkımlanır ve kayba uğrar. Beta karoten, A
vitaminini ve C vitaminini bol miktarda içeren domates, kereviz, sarımsak,
soğan, brokoli, Brüksel lahanası, ıspanak, Antalya salatası ve pırasayı
günlük olarak tüketirken birazını da pişirmeden tüketin. Bu şekilde C
vitamininden yararlanmış olursunuz. Bir kısmını ise pişirerek tüketin. Bu
sayede A vitamininden yararlanmış olursunuz.
Çilek C
vitamini yönünden oldukça önemli bir gıda maddesidir. Bu vitamini bol
miktarda içermesinden dolayı çilek tüketimi ile pek çok yararlı etkiyi bir
arada sağlayabilirsiniz. Öncelikle C vitaminini sadece bağışıklığı
güçlendirmekte önemli bir vitamin bilmemize karşılık, bu vitaminin kemik
sağlığından detoks’a kadar pek çok önemli etkisinin bulunduğunu da dikkate
almalıyız. C vitamini kalsiyum’un kemiğe bağlanmasını artırarak kemik
erimesine yakalanma riskini azaltır. Diğer tarafta kuvvetli antioksidanttır.
Yani toksik radikal üretimini azaltarak detoks etkisi gösterir,
iltihaplanmayı baskılar. Kemik ve diş sağlığını olumlu yönde etkiler. Bağ
dokuyu artırarak kas ve eklemleri güçlendirir. Mutluluk hormonu seratonin’in
artışını sağlar. İyi kolesterolü artırırken kötü kolesterolü azaltır.
Böylelikle hem kalp sağlığına hizmet eder hem de iltihaplanmayı baskılamış
olur. Çilekteki manganez tiroit fonksiyonlarını düzenlemek sureti ile de
iltihap yapıcı maddelerin kanda birikmesine engel olur. Çilek magnezyum
içeriği ile kalp kasının sağlıklı çalışmasını sağlayarak detoks’a yardım
eder. Ayrıca çok az miktarda omega 3 yağ içeren meyvelerden birisidir. Bu
yağlar ise kolesterolü, kötü kolesterolü, homosisteini düşürmekte, toksik
radikal üretimini baskılamakta, damarlara esneklik sağlamakta, kanı
sulandırmaktadır. Tüm bu etkileri ile omega 3 yağları önemli miktarda içeren
çilek sayesinde hem kalp ve damar hastalıklarına hem de iltihaplanmaya karşı
korunabilmektesiniz. Ancak okzalat içermesi dolayısıyla safra taşı ve böbrek
yetmezliği olanların tüketmemesi gerekmektedir. Goitrojen adlı maddeleri ile
de tiroit baskıladığından tiroit fonksiyon yetmezliği olanların uzak durması
gereken gıda maddelerindendir. Karnabahar
BrükMantar,
tüm buğday ve karaciğer; bu üç gıda maddesi L ergotionein adlı iltihaplanmayı
baskılayan çok yararlı bir madde içerir. Karaciğeri bu özelliğine rağmen
önermek aynı zamanda yüksek miktarda kolesterol içerdiğinden yanlış olur.
Buna karşılık mantar ve tüm buğdayı L-ergotionein’inden dolayı iltihaplanmayı
baskılamak amacıyla rahatlıkla tüketebilirsiniz.
Mantar
selenyum içeriği yüksek gıda maddelerinden birisidir. Selenyum iltihaplanmayı
baskılayan ve toksik radikal üretimini azaltan en önemli minerallerdendir. Bu
mineral glutathionperoksidaz adlı iltihaplanmayı baskılayan bir enzimin
yapısına girer. Bu enzim ise glutathion adlı hücreyi iltihap yapıcı maddelere
karşı koruyan maddenin azalmasını engeller. İşte bizi toksik radikallerin
tahribatına karşı koruyan glutathion adlı bu yararlı maddenin miktar olarak
azalmasını engellemesi ile detoks etkisi gösteren selenyum mineralini yeterli
miktarda tüketmemiz gerekir. Bu mineralin bol miktarda yer aldığı kültür
mantarının tüketilmesi de bu nedenle detoks etkisi gösterir. Mantarda A ve C
vitaminleri gibi iltihaplanmayı baskılayan ve toksik radikal üretimini
azaltan bir diğer önemli vitamin olan E vitamini de bulunmaktadır. Mantardaki
B2 yani riboflavin adlı vitamin proteinlerle birleşerek
flavoproteinleri meydana getirir. Bu proteinler ise hücrelerde enerjinin
üretildiği kısımların toksik radikal tahribatına karşı korunmasını sağlayan
glutathion adlı koruyucu maddeyi korumakla görevlidir. Bu nedenle hem
sağlıklı enerji üretimi yapılabilmesi hem de bu enerji üretiminin
gerçekleştiği hücre kısımlarının iltihaplanmaya karşı korunması için mantarın
B2 vitamininden yararlanabilirsiniz. Ayrıca mantar, her ne kadar
protein kalitesi düşük olsa da demir içererek kansızlığa karşı belli bir
korunma sağlayabilecek potansiyeldeki yegane gıda maddelerindendir. Üstelik
demirle birlikte bakır mineralini de içermesi kansızlığa karşı koruyucu
etkisini daha da artırmaktadır. İçerdiği yeterli miktardaki manganez adlı
mineral ise süperoksit dismütaz adlı enzimin yapısına girer. Bu enzim
iltihaplanmayı baskılayan en önemli enzimlerdendir. Bu fonksiyonu ile de
mantar bir detoks gıda maddesi konumuna gelmektedir. Diğer tarafta mantarın
selenyumu başka bir iltihaplanmayı baskılayıcı enzim olan glutathion
peroksidaz adlı enizimin yapısına girmek suretiyle iltihaplanmayı baskılar.
Brüksel
lahanasını, karnabahar ve soğanı küçük parçalar halinde doğrayarak tezgahta,
yemek veya yemek hazırlığı öncesinde 5-10 dakika bekletin. Bu sayede bu gıda
maddelerinde bulunan sinigrin adlı maddeler gene bu gıda maddelerinde bulunan
myrosinaz adlı enzimi uyararak, onun şekeri isotiosionat adlı flavon
maddelere dönüştürmesini mümkün kılacaktır. Oluşan bu isotiosionat’lar hem
kansere hem de iltihaplanmaya karşı koruyucudur. Brüksel lahanasında ayrıca
indol 3 karbinol ve sülfarofen adlı kansere karşı koruyucu maddeler de yer
alır. Brüksel lahanasında bulunan B6 vitamini, folat ve folik asit
ise homosistein ve kolesterolü düşürerek hem damar kireçlenmesine hem de
takibinde oluşacak iltihaplanmaya karşı sizi koruyacaktır. Brüksel
lahanasının K1 vitamini ise kalsiyumunuzun kemiklerinize daha
kolay bağlanmasını sağlayarak kemik erimesine yakalanma riskinizi
azaltacaktır.
Etkili
bir detoks için tükettiğiniz gıda maddeleri kadar yemeklerinizde
kullandığınız yağlar da son derece önemlidir. Hayvansal yağlar doymuş yağ ve
kolesterol yönünden zengin olduklarından hem kalp ve damar sağlığını tehdit
ederek damar kireçlenmesine neden olur hem de iltihaplanmaya yol açar. Buna
karşılık sebze ve meyvelerle balık ve su ürünlerinde bulunan çok doymamış
bağlı yağlar ve bunlardan da özellikle omega 3 yağlar zararlı prostoglandin
hormonlarını baskılamak ve yararlı olanlarını harekete geçirmek suretiyle
iltihaplanmayı baskılar. Ayrıca bu yağlar kolesterolü ve kötü kolesterolü
düşürür. Damarları genişletip kanı sulandırarak da yüksek tansiyonu ve buna
bağlı kalp ve damar hastalıklarını önler. Ancak bazı sebze ve meyvelerde
bulunan tek doymamış bağlı yağlar vardır ki bunlar omega 3 yağlardan bile
daha avantajlıdır. Zira bu yağlar omega 3 yağlar gibi kolesterol ve kötü
kolesterolü düşürür. Buna karşılık, onlardan daha avantajlı olarak bunu
gerçekleştirirken iyi kolesterolün düşmesine de neden olmazlar. Bu yağlar en
fazla zeytinyağında takiben konola ve soya yağlarında mevcuttur. Bu
hatırlatmaların ışığında zeytinyağı, konola yağı, soya yağı ve omega 3 yağ
ihtiyacı içinde yağlı balık etlerine yeterli miktarda yer ayırın.
Kabuklu
yemişlerden fındık B1 vitamini ve selenyum, Amerikan fıstığı
niasin, badem kalsiyum ve B2 fıstık ise kolesterolü düşürücü
etkide bulunan fitosteroller yönünden zengindir. Bu nedenle sadece badem veya
fıstık gibi belli kuruyemişleri tüketmekten ziyade kuruyemişleri karıştırarak
tüketmeniz daha geniş yelpazede mineral, B kompleks ve fitosterol almanız
yönünden yararlı olacaktır. Buna karşılık belli miktarların günde 14-18
adetin üzerinde kabuklu yemiş tüketiminden kaçının. Zira belli miktarda
iltihaplanmayı baskılayan omega 3 yağlar içeren bu gıda maddeleri aynı
zamanda üstelik bol miktarlarda iltihaplanmadan sorumlu omega 6 yağlar
içermektedir. Bu önemli noktayı kesinlikle dikkate alın. Aksi takdirde
kabuklu yemiş tüketimi ile iltihaplanma ve yüksek glisemik indeksleri ile de
Diyabet’e yakalanmanız söz konusu olabilir.
Sarımsak
organik sülfürlü maddeleri ile bakterileri yıkımlayarak sizi enfeksiyonlara
karşı korumakta ve iltihaplanmayı baskılamaktadır. Ayrıca allisin adlı
maddesi kötü kolesterolü düşürerek kalp ve damar hastalıklarına yakalanma
riskinizi azaltır. B6 vitaminini yeterli miktarda içeren sarımsak
gebelik döneminde tüketildiği takdirde spina bifida riskini azaltması ile de
yararlı olacaktır. Ancak kanı fazla sulandıran bir gıda maddesi olduğu için
kan sulandırıcı kullanan kalp ve damar hastalarının doktor kontrolünde kan
sulandırıcı bir tablet kullanmamaları şartı ile bu gıda maddesine yaklaşması
gerekmektedir.
Kırmızı
et ve ürünleri sağlık konusunda en fazla tartışma konusu olan kısmı
oluşturmuştur. Bunun en önemli nedeni de bu gıda maddelerinin bir yanda
kolesterol ve homosisteini artırarak kalp ve damar hastalıklarına neden
olması, oksidasyonu artırarak toksik radikal üretimine neden olması ve kanser
özellikle de mide ve bağırsak kanserlerine yakalanma riskini artırması diğer
tarafta ise mükemmel kalitede protein kaynağı olmalarıdır. Tehlikelerinden ve
neden oldukları iltihaplanma ile kalp ve damar hastalıklarından kırmızı et ve
et ürünleri değil onların yapısına işlemiş hayvansal yağ kısmı sorumludur.
Ancak bu yağı hiç bir işlemle tamamıyla ayırmanız da mümkün olmadığı için,
doğal olarak özellikle ileri yaşlarda bu gıda maddelerini fazla miktarlarda
tüketmemelisiniz. Buna karşılık genç yaşlarda metabolizmanın ve hormonal
üretimin daha fazla çalışmasından dolayı kolesterol daha fazla tolere
edilebilir ve hatta yararlı maddelere dönüştürülebilir. Bu nedenle genç
yaşlarda yani otuzlu yaşlara kadar kolestrerol ve homosistein gibi riskleri
bir kenara bırakarak öncelikli olarak kaliteli protein ve demir ihtiyacınızı
karşılamak durumundasınız. Bu nedenle bu dönemlerde kırmızı et ve ürünleri
ideal kaynak olacaktır. Yani mümkün olduğu kadar yağsız kırmızı et ve
ürünleri son derece yüksek protein kaliteleri ve kaliteli demir içermeleri
nedeni ile özellikle gençlik döneminde tüketilmelidir. Ancak kolesterol ve
homosistein risklerine sahip olmaksızın aynı besin değerlerini hatta daha
bol içeren balık ve su ürünleri de vardır. Otuzlu yaşlardan itibaren kaliteli
proteinleri ve demiri omega 3 yağları ile birlikte ve iltihaplanmayı
baskılayan A, D, E ve K vitaminleri ile folat, folik asit ve B12
vitaminleri ile balık etleri ve kabuklu deniz ürünleri düzenli
tüketilmelidir. Etkili bir detoks ve yaşam kalitenizin artırılması için
özellikle ileri yaşlarda kaliteli protein ve demir kaynağı olan kırmızı et ve
ürünlerinin balık ve kabuklu deniz ürünleri ile yer değiştirmesi son derece
akılcı ve yararlı olacaktır.
Balık
etlerinden okyanus somonu içerdiği yüksek orandaki omega 3 yağ içeriği ile
zararlı prostoglandin hormonlarınızı baskılayarak iltihaplanmanızın da
baskılanmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca balık etleri kolesterol içermez.
Somon etini kaliteli demir ve protein kaynağı olarak tüketebilir ve
üstellikte bunu gerçekleştirirken kolesterolünüzü artırmak değil tersine
düşürürsünüz.
Az yağlı
yani en fazla % 2 yağlı tüketilmeleri kaydı ile yoğurt ve süt son derece
kaliteli proteinleri ile onarım ve gelişiminizi temin edecektir. Yoğurt ilave
olarak içerdiği probiyotik bakterilerle yani yararlı mikroplarla mide ve
bağırsak boşluğunuzdaki fazla kolesterolünüzü, kanser yapıcı maddelerinizi,
tuz ve şekerinizi, doymuş yağ, toksik radikal, alerjik madde, homosistein,
trans yağ gibi zararlı maddeleri tüketmek sureti ile bu zararlı maddelerin
kana karışmasını engeller. Böylelikle sizi kanserden kalp ve damar
hastalıklarına ve Diyabet’e kadar pek çok metabolik rahatsızlığa karşı korur.
Sütü laktoz’u nedeniyle tüketemeyenler ve ona alerji gösterenler için yoğurt
çok daha sağlıklı bir alternatiftir. Yoğurtta B2 yani riboflavin,
B5 yani pantotenik asit, çinko, potasyum ve laktoferrin de
bulunur. Bu maddeler iltihaplanmayı baskılayıcı etkileri ile detoks etkisi
gösterir. Potasyum ise kalp kasınızın sağlıklı çalışmasına katkıda bulunur.
Yoğurt içme sütü gibi iltihaplanmayı baskılayan A, D, E ve K vitaminleri
yönünden zengin olduğu için iltihaplanmanızın baskılanmasında da az yağlı
olmak kaydı ile etkilidir. Gerek içme sütü ve gerekse yoğurt gibi süt
ürünleri zaten kalsiyum kaynağı olarak az yağlı olmak kaydı ile gençlik
döneminden itibaren düzenli ve bol tüketilmelidir. Ancak iyot ve süt proteini
olan kazeinin demiri bağlamasından dolayı anemik olanlarınızın süt ve süt
ürünlerini demir yönünden zengin gıdalardan 2-3 saat önce veya sonra
tüketmesi demirin kullanımına bu gıda maddelerinin engel olmaması açısından
yararlı olacaktır.
Soya ve
soyalı gıdalar hayvansal proteinler kadar olmasa da bitkisel proteinler
arasında onlara en yakın olanıdır. Bu nedenle kolesterol ve homosistein
tehlikesi olmaksızın kalp ve damar hastalıklarına karşı korunmayı öncelikli
hedef seçen bireylerde kaliteli protein alternatifi olarak soya ve soyalı
gıdalar tercih edilebilir. Ancak bu proteinlerin daidzein ve genistein adlı
östrojen maddelerinin özellikle genç kızlarda ve kanser hastalarında hormonal
dengeyi sarsabileceği dikkate alınmalıdır. Diğer tarafta soya ve soyalı
gıdalarda bulunan goitrojenler tiroidin fonksiyonunu baskılar. Hipotiroid’li
bireylerin de bu gıdalardan uzak durmaları yerinde olacaktır. Soyalı
gıdalarda bulunan oksalat ve purin maddelerden dolayı böbrek yetmezliği
olanlar, safra kesesine ilişkin rahatsızlığı olanlarla gut hastalarının da
soya ve soyalı gıdalardan uzak durması yararlı olacaktır.
Acı ve
tatlı baharatlar isoflavon adlı damarları genişleten, kanı sulandıran,
kolesterolü düşüren, oksidasyonu baskılayarak toksik radikal üretimini
azaltan maddeler içerir. Ancak acı baharatlara acılık veren kimyasal
maddelerin böbrek ve karaciğer dokuyu tahrip ettiği araştırmalarla ortaya
konmuştur. Bu nedenle etkili bir detoks için başta zencefil ve kişniş olmak
üzere acı olmayan baharatları bol ve tuz yerine tüketmeniz son derece yararlı
olacaktır.
Geri
Beslenmenin
temel bilgileri
Gebelikte
ihtiyaç duyulan vitaminler
Jinekolog
İstanbul. doktornevra
Genç
Kalma Yolları Yöntemleri
Gençlik
İlaçları Beslenmesi
Kırışıklık
Tedavisi,yaşlanmayı durdurma.Online Doktor
www.e-gebelik.net
www.kurtajnedir.com
www.e-cinsellik.net
www.hpvtedavisi.com
www.e-jinekolog.com
www.kurtaj.info
www.genitalsigil.org
www.genitalsigil.net
www.kizlik-zari.net
www.kurtajrehberi.net
www.haftahaftagebelik.org
www.hpvmerkezi.com
www.hpvdernegi.com
,
|
|
|
|
|
|
|
e-gebelik.net
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Site içi arama
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yakında
e-jinekolog.com
sitemizde
doğum, ameliyat youtube video
RESİMLERİ
FOTOĞRAFLARI
VİDEOLARI
GÖRÜNTÜLERİ
|
|
|